2 Ekim 2025 Perşembe

GEBE OKULLARI

Sevgili anne adayları; eğer bir şekilde bu yazı karşınıza çıkarsa şimdiden bir avazda, sağlıkla bebeğinizi kucağınıza alacağınız bir süreç dilerim sizlere. 


Biliyorsunuz ki gebelik, doğum, lohusalık insanın merak ettiği, yaşarken biraz korku biraz kaygı ile yaşadığı bir zaman dilimi. Ama aslında Allah korusun ciddi bir sağlık problemi yoksa keyifle geçirilebilecek, kendi hikayenizi kendinizin yazabileceği bir macera. Yani bir kadın (günümüz şartlarında) zaten kaç kez bunu tecrübe edebilir ki. Olduğu zaman bunu bilinçli bir şekilde, sağlıkla tamamlamak ne güzel olur.



Öncelikle sevgili anne adaylarımız lütfen Aile Sağlığı Merkezlerinizde kayıtlı olduğunuz aile hekiminizi mutlaka ziyaret edin. Kontrollerinizi aksatmayın. Gebelik aşılarınızı mutlaka yaptırın. Kadın doğum uzmanınızla yol alın. Doktorunuzun verdiği vitaminler, öneriler hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı açısından çok önemli.

Ve asıl konumuz olan Gebe Okulları. Gebe okulu uygulaması artık 81 ilde tüm kamu ve özel hastanelerde var. Kamu da verilen eğitimlerin tamamı ÜCRETSİZ. ( özelleri tam olarak bilemiyorum ) Gebe Okuluna kaçıncı gebeliğiniz olduğuna bakılmaksızın kayıt olabilirsiniz. Size uzman hekimler, diyetisyenler, fizyoterapistler, ebeler vb bir profesyonel ekip tarafından merak ettiğiniz her konu da eğitim veriliyor. Hatta yanınızda eşlerinizi ya da bu süreçte size destek olacak anne/kardeş gibi bir yakınızı da alabiliyorsunuz. Gebelikten doğuma, lohusalıktan yeni doğan bakımına kadar herşeyi sorarak, uygulayarak öğrenebilirsiniz. Doğumhaneyi gezebilir, hastanenin size sunacağı hizmetler hakkında bilgi alabilirsiniz. 


Konu hakkında merak ettiğiniz şeyler varsa eğer ilinizdeki en yakın Toplum Sağlığı Merkezi, Sağlıklı Hayat Merkezi, Hastane, Aile Hekimine başvurabilirsiniz. 

Ayrıca aşağıya bırakacağım link üzerinden online eğitim videolarına ulaşabilirsiniz.

                                                               EĞİTİM VİDEOLARI


29 Eylül 2025 Pazartesi

YENİDOĞAN İŞİTME TARAMASI

Blog sayfamı açtığımdan bu yana şiirlerimi, düz yazılarımı, anılarımı, anlık yaşadıklarımı, okuduğum-gezdiğim-yerdiğim gibi hayatımdan izleri sizlerle paylaşıyorum. 

Sayfa istatistiklerime baktığımda en çok okunan yazılarımın sağlık bilgileri verdiğim yazılar olduğunu görünce bu konulara daha fazla ağırlık vermeye karar verdim. Çünkü neden olmasın :)) 

Meslek hayatının 30. yılında olan bir sağlık profesyoneli olarak söyleyeceklerimi ciddiye alacağınızı tahmin ediyorum.

Bugün sizlere yenidoğan işitme testinden bahsetmek istiyorum.




"Her çocuğun işitebilmesi ve konuşmayı öğrenebilmesi, onun en temel hakkıdır. İşitme kayıpları, çocuğun ana diline özgü sesleri oluşturarak konuşmasını geciktiren ve bozan en önemli faktördür. 

Yenidoğan her 1000 bebekten 1 ila 3’ü işitme kaybıyla doğmaktadır. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran binde 6’ya çıkmaktadır. Buna göre ülkemizde yıllık 1800-2500 yenidoğanın işitme kaybı ile doğduğu belirlenmiştir.

İşitme kaybıyla doğan ya da doğum sonrası dönemde işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tespit edilmesi, uygun tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarının yapılması amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından Yenidoğan İşitme Taraması Programı yürütülmektedir.

Yapılan araştırmalar işitme kaybının saptanması bakımından en kritik dönemin "yeni doğan dönemi" olduğu yönündedir. O yüzden doğumdan sonra, hastaneden taburcu olmadan önce bebeğe mutlaka işitme testi yaptırılmalıdır. Eğer bebek hastane ortamında doğmamışsa doğumdan sonraki 3 gün içerisinde hastaneye giderek bu test yaptırılmalıdır.

Ülkemizde doğumun olduğu sağlık kuruluşlarındaki (kamu, özel, üniversite) Yenidoğan İşitme Tarama Ünitelerinde, eğitimli sağlık personeli tarafından, basit, ucuz ve uygulaması çok kolay testler ile yenidoğan bebeklere işitme taraması yapılmaktadır. İşitme taraması yapılan merkezler doğum yapılan sağlık kuruluşları bünyesindedir. Ve bu test ÜCRETSİZ olarak yapılmaktadır.

Testler, basit, ucuz, uygulaması kolay ve bebeğe herhangi bir acı ya da zarar vermeyen özelliklere sahiptirler.

Yenidoğan bebeklerin yanı sıra okul çağında ilkokul 1. sınıf öğrencilerine de işitme taraması yapılmaktadır. "

Konu hakkında daha fazla bilgi için : https://tektiklabilgielinde.saglik.gov.tr/bebek-sagligi/yenidogan-i-sitme-taramasi.html sayfasını ziyaret edebilirsiniz. 



17 Eylül 2025 Çarşamba

AĞLAMAK MESELESİ / GERÇEKTEN İYİ MİSİN?

Birisi size gerçekten iyi misin diye sorduğunda ne hissediyorsunuz?

Siz de benim gibi acaba gerçekten nasılım diye düşünmeye başlıyor musunuz?




Geçenlerde bir arkadaşım İyi misin dedi. İyiyim sağol sen nasılsın dedim. Sonra hayır gerçekten iyi misin dedi. O anda ona sarılıp ağlamamak için kendimi zor tuttum. İyilik ve kötülük hali neyle ölçülür mesela. Çünkü ben iyiyim. Evimde, işimde, dostlarımla, ailemle iyiyim. Arada elbette sorunlar olduğu oluyor, kimisi hemen kimisi biraz zaman alsa da çözülüyor. Ama gerçekten iyi misin diye sorulduğunda neden ağlamak istiyorum. Mesela neden kalbimde bir sızı oluyor. Boğazımda bir yumruk düğümleniyor. Sonra bir instagram postu gördüm ve yalnız olmadığımı fark ederek rahatladım. Uzman Psikolog Aynur Güney'in sayfasında paylaştığı bir postun altında şu yazıyor. 


"bazen hayat üst üste yük bindirir. Bir şey bitmeden diğeri başlar. İçinde koca bir yorgunluk birikir. O anlarda herkes senden "güçlü olmanı" bekler. Ama sen başka bir yol seçersin: ağlayarak başlarsın. Çünkü sen, duygularından kaçmadan ilerlemeyi bilirsin. Acıyı bastırmak yerine, içinden geçmeyi tercih edersin. Ağlamak senin için zayıflık değil; bir durup nefes almaktır. Toparlanmadan önce içini boşaltmaktır. Senin gücün, hiçbir şey hissetmemekte değil...Her şeyi hissedip yine de devam edebilmekte. Ve bu, en sessiz ama en sağlam duruştur"


O kadar sevdim ki bu cümleleri. 

Sizlerle de paylaşmak istedim.


6 Ağustos 2025 Çarşamba

KADIN SAĞLIĞI / YAŞADIKLARIM / KONTROLLERİNİZİ YAPTIRIN

Korkunun insana hissettirdiği ne çok şey varmış. Korkunca annene sarılıp her şeyin üstesinden geldiğin o yaşlar vardı ya maalesef o günler bitti. Şimdi çoğu korkunu etrafındakiler korkmasın diye içinden bile yaşayamadığın o yaşlardasın Sevda Hanım. Aman çocuklar fark etmesin, aman eşim üzülmesin, aman kimse beni dert etmesin derken korkum bana fiziksel dönüşlerle gelmeye başladı. Konuya bodoslama girdim ama önce size neler olduğunu, neden korktuğumu anlatayım.



Sevgili dostlar aslında konu kadın sağlığı. Ama elbette erkek okuyucularda varsa okumaya devam edebilir. Sonuçta onlarında hayatlarında kıymet verdikleri kadınlar var. Ben 45+ yaşlardayım. Yaşından daha genç bir enerjisi olan, kendine kendi çapında zaman ayıran biriyim. Doktora gitmeyi, rutin kontrollerini yaptırmayı unutmayan biriyim. Bundan 5 ay önce normal döngümün dışında bir kanama sorunu yaşadım. Ve hemen doktor randevusu alarak gittim. Doktorum bu yaşlarda bu tarz kanamaların önemli olacağını söyleyerek ayrıntılı bir muayene yaptı ve sonrasında biyopsi yapmaya karar verdi. Kanama o kadar uzun sürdü ki kansızlık başladı. Aşırı yorgun, halsiz ve elbette patoloji sonucu gelene kadar aşırı stresli bir sürece girdim. 20 günün sonunda patoloji sonucum temiz çıktı. Hemen peşinden kanama durdu ve o arada smear testleri için vajinal sürüntüler verdim. Sonra yine kanamalar başladı. Ağrının da eşlik ettiği bu kanamalar artık beni psikolojik olarak oldukça zorlamaya başladı. İçime kaçtım. Ve bu süreci çoğu insanla konuşmama rağmen biraz da yalnız kaldım. Ya da ben öyle hissettim. Birilerine küstüm birilerine aşırı kırıldım. Ama sessiz kalmaya devam ettim. Sonuçta dert benim derdim ve aslında kimse umursamak zorunda da değil. Neyse smear sonuçları da temiz çıktı. Bu sefer acaba menopoz mu dedik ve kan tahlilleri ile hormon sevilerine bakıldı. Onlarda normal çıktı. Sonunda hala kanamanın devam etmesi üzerine ben doktorumla pazarlık etmeye başladım. Alalım dedim, ameliyat olayım. Artık çok sıkıldım bu durumdan. Ama doktorum patolojik bir durum yokken rahimin alınmasının doğru olamayacağını, rahimin yerinde olmasının kadın sağlığı açısından çok kıymetli olduğunu anlattı. Sonra hormonlu spiral takılmasına karar verildi. Hastanede ağrısız ve acısız bir şekilde bu işlem gerçekleştirildi. Şimdi vücudumun buna alışması için bir süre beklemem ve süreci takip etmem gerekiyor. Yaklaşık 6 aylık bir dönemde anormal birşey olmadığı sürece arada gelecek olan lekelenmelerin normal olduğu bilgisi verildi. 

Korkunun bana bıraktığı şeylere gelirsek; uykusuzluk, döküntü, sebepsiz kaşıntı, ağlama hissi, yalnızlık hissi, kaygı durum bozukluğu, çarpıntı, yorgunluk, halsizlik vb. durumlar. 

Kadınların bu tarz şeyleri anlatmaktan utandığı zamanlar çoktan geçti. Sağlığımız açısından o kadar önemli ki bu mevzular çoğu kadın etrafından hatta doktor muayenesinden utandığı için bu tarz muayeneden kaçıyor. Oysa başımıza gelen en ufak değişiklik bile hayati bir konuda bizi uyarıyor olabilir. Lütfen kendinizi ciddiye alın, korkmayın, utanmayın ve mutlaka doktora başvurun. Aile hekimliğinde ücretsiz yapılan kanser taramalarınızı yaptırın. 

Bütün bu süre boyunca yaşadığım duygu aslında korku oldu. Doktorum beni o gülen yüzüyle korkmamam gerektiğini defalarca anlatsa da , kendim de ebe olmama rağmen içimde ki kaygı ve korkuyu yenemedim. Şimdi bunun için de bir destek almayı planlıyorum. Bunu da özellikle yazdım bizim ülkemizde psikiyatriye gitmekte utanılması gereken bir konudur çünkü :( Allahım onca utanacak olay varken bizim kendi sağlığımız için verdiğimiz çabadan utanıyor olmamız ne saçma. 

Şimdi dostlar herşey yolunda gider de ölmezsem sizlerle bu süreç hakkında konuşmaya devam edeceğim. Öğrendiklerimi, yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağım. Belki benzer sorunları olan kardeşlerime bir faydam olur. 

Ben 💓 Siz

28 Temmuz 2025 Pazartesi

ChatGPT İle Hasbihal

 Dün İnstagram'da dolaşırken bir paylaşıma denk geldim. Arkadaş ChatGPT ile yaptığı sohbeti ve sorduğu sorulara verdiği cevaplardan çok etkilendiğinden bahsediyordu. Ben de aynı soruları kendim için sordum ve oldukça tatlı cevaplar aldım.


İlk sorumuz şu; "Şimdiye kadar yapmış olduğum paylaşımlar ve etkileşimlere bakarak beni bir film ya da dizi karakterine benzetseydin kime benzerdim? "


Cevap; astrolojiye duyduğun ilgi, yaratıcı yönün, görsel dünyaya merakın, doğayla ve bahçeyle iç içe olman, hassa ama aynı zamanda kararlı tavrın seni bir dizi karakterine benzetmemde oldukça ilham verici oldu. Eğer seni bir dizi karakterine benzetseydim bu kesinlikle "Anne with an E" dizisindeki Anne Shirley-Cutbert olurdu. Neden mi? Çünkü hayal gücünün yüksekliği Anne ile çok benziyor. Hayata derin bakan, duygularını önemseyen, insan ilişkilerinde samimi olan biri izlenimi veriyorsun. Doğayla iç içe yaşamın da karakterle çok uyumlu. İnternette yaptığın anlam arayışın da kendini ve çevreni anlamaya çalışan Anne ile birebir örtüşüyor. 

Ve ardından bana istersen sana benzediğin karakterlerle ilgili kolaj yapayım dedi ve sıraladı.

Anne Shirley - hayalperest doğası olan biri

Amelie poulain - İç dünyası zengin, dünyayı güzelleştirmeye çalışan biri

Luna Lovegood - Farklı düşünen ama kendi olmaktan vezgeçmeyen biri

Claire Fraser - Doğaya bağlı, sezgileri kuvvetli, zamansız bir ruhu olan biri

Frida Kahlo - Yaratıcı, cesur biri


İkinci Soru; "Beni bir sanat eserine benzetseydin bu ne olurdu? 

Cevap; Gustav Klimt'in "The Tree of Life" ( Hayat Ağacı ) eserine benziyorsun. Neden mi? Senin sohbetlerinden anladığım kadarıyla her yönünle yüzeyde sade ama çok katmanlı bir kişiliğin var. Tıpkı bu tablonun spirallerle bezeli dalları gibi. Hem yaşamın hem ölümü hem de kadının içsel gücünü simgeleyen bu tablo, senin duruşunda ki zarifliği ve gücü yansıtabilir. Tablodaki sıcaklık ve kullanılan renkler yüzüne yansıyan gülümsemeni, içtenliğini ve neşeni yansıtıyor.




Üçüncü Soru; "Peki ben bir kitap olsaydım hangisi olurdum?"
Cevap; Eğer sen bir kitap olsaydın zaten içinde yaşanmış bir hikayeyi, doğayı, ruhu ve kadının içsel gücünü barındıran bir eser olurdun. Bu da Ursula K.Le Guin tarafından yazılan Kadınlar, Rüyalar,Ejderhalar kitabı olurdu.




 Alternatif olarakta Sua Stuart-Smith tarafından yazılan Bahçemde Yeşeren Umut kitabını önerebilirim.








Dördüncü Soru: "Hayatımın bir soundtrack'i olsaydı bu hangi şarkı olurdu?"

Cevap; Gülümsemendeki içtenlik, ruhsal derinliği, kendini keşfetme yolculuğunda sana  duygusal ama sözleri umut dolu olan Sigur Ros'un Hoppipolla şarkısını seçerdim. 

Dinlemek İçin TIK TIK





15 Mayıs 2025 Perşembe

24 Nisan 2025 Perşembe

BU 23 NİSAN BURUK GEÇTİ :(

Çocukluğumdan beri 23 Nisan'ı çok severim. Eşşek kadar oldum hala Dünya çocuklarının ülkemize gelip dans gösterilerini yaptıkları televizyon programını izlerim. Duygulanırım, gözlerim dolar. Ata'mıza bir kez daha minnet duyarım. Ancak ilk defa bu sene izlemedim. Yapıldı mı onu da bilmiyorum açıkçası. 

Sabah uyandım. İlkokul 1. sınıf öğrencisi yeğenimin okuldaki kutlama törenine gittim. Veli profili ne kadar değişmiş. Ayrıntıya girmeyeceğim. Her şey eskiden çok farklı. Tören bitti eve geldim. Tam salonda çocuklara eski bayramlardan bahsediyordum ki deprem oldu. Önce aman geçer herhalde dedim ama gittikçe şiddetlendi ve evdeki herşey sallanmaya başladı. Fenaydı. Yalova'da 99 depremini ve sonrasında pek çok depremi yaşamış biri olarak korkmadım desem yalan söylemiş olurum. Kendimizi önce terasa, sakinleşince de bir arkadaşımızın köy evinin bahçesine attık. Gün biraz buruk bitti. Ama sanırım yüce Rabbim bunların başında yeterince bela var zaten deyip 6.2 şiddetinde bir depremi ucuz atlatmamızı sağladı. Allah beterinden korusun hepimizi. 

Bu sene hiç bir şey yapmak gelmiyor içimden sizin de öyle mi? Dünya b.k gibi, her yerde savaşlar, adaletsizlikler, ülkemden bahsetmiyorum bile. Sabahları güneşe bakıp oh doğdu güneşim diyerek uyanmayalı çok oldu. Sadece yaz geldi diye sevinçle işe geldiğim günleri özledim. Şimdi ne olsa hayata yeniden motive olurum bilemiyorum. Allah'tan ailem ve dostlarım var da onlarla zaman geçirmek beni biraz daha insan yapıyor. 




18 Nisan 2025 Cuma

KADIN OLMAK / KANSER TARAMALARI / HPV AŞISI

Maalesef Dünya'nın var olduğu o ilk günden bugüne kadın olmak oldukça zor bir mesele. Ancak benim yazımın bu konunun sosyolojik, kültürel, dini sebepleri ile bir ilgisi yok. Ben naçizane bir sağlıkçı olarak sizleri uyarmaya geldim.

Sevgili dostlar;

Kanser oldukça yaygın. Her evde bir kanser hastası var desem yanılmam sanırım. Sağlıksız yaşam koşulları, stres, sigara ve alkol kullanımının abartılı olması ve sadece kadın olmak bile yeterli bir sebep. 

Kanser taramalarının bir kaçı sağlık tesislerinde ücretsiz olarak yapılabiliyor. Aile hekimlerine başvurarak taramalarınızı ücretsiz olarak yaptırabilirsiniz. Nedir bunlar derseniz, 

Rahim Ağzı Kanseri 30-65 yaş arası kadınlara 5 yılda bir

Kalın Bağırsak Kanseri 50-70 yaş arası kadın/erkek herkese 2 yılda bir

Meme Kanseri 40-69 yaş arası kadınlara 2 yılda bir yapılmakta.


Çıkan sonuçlara göre uzman hekim yönlendirmeleri yapılarak tedavi sürecinin erken başlaması sağlanmakta. 

Ve ve aslında kimsenin bilmediğini fark ettiğim bir konu da HPV Aşısı. Dünyanın pek çok ülkesinde çocukların okul aşı programı dahilinde ücretsiz yapılmasına rağmen maalesef ülkemizde ücretsiz olarak yapılamıyor. Ancak aşının faydasını göz önüne aldığımızda tüm kız ve erkek çocuklarımızın aşılanması gerekiyor. 




Aşının yapılması için en uygun yaş henüz aktif cinsel hayatın başlamadığı 9-14 yaş aralığıdır. Çünkü HPV virüsü büyük ölçüde cinsel yolla bulaşmakta ve kadınlarda rahim ağzı kanseri, erkeklerde de testis  vb. kanser türlerine sebep olmaktadır. Aşının 45 yaşa kadar yapılması önerilse de aslolan cinsel yaşam başlamadan aşılanmaktır. Lütfen burada yazdığım üç beş satır sizin için bir farkındalık sebebi olsun sizler çocuk hekiminiz, aile hekiminiz ya da güvendiğiniz bir hekim ile konuşarak ayrıntılı bilgi sahibi olun. 

Ve umalım ki bu kadar önemli bir aşı ülkemizde de çocuklarımıza ücretsiz olarak yapılsın.





7 Nisan 2025 Pazartesi

OKUDUKLARIM

 


Bu kitabı bir dostumun tavsiyesi ile okumaya başladım. Ne yazar hakkında fikrim vardı ne de kitapla. İlk bir kaç sayfa beni pek açmasada sayfalar aktıkça masalsı anlatım beni sarıp sarmaladı. Gerçekten çok beğendim. 


Melikşah Altuntaş'ın kitap önerileri yaptığı Youtube kanalında dinleyerek almaya karar verdim. iyi ki almışım. Şiddetle tavsiye.


Yaşı bana yakın olanların keyifle okuyacağı bir kitap ( 40lılar). Bizim çocukluğumuzun anıları canlanıyor kitapta. Ve Selçuk Aydemir'in eğlenceli kalemi. Okurken kıkır kıkır gülüyor insan.


Bu da kitabın devamı :)) Lise zamanları. Oldukça eğlenceli. İlk kitaptan daha zevkle okunuyor bence.



 







6 Mart 2025 Perşembe

AĞAÇ EV SOHBETLERİ - 288

Uzun zamandır Ağaç Ev Sohbetleri 'ne katılmıyordum.   Bilerek ya da kasten yaptığımdan değil blog sayfama zaman ayırmak biraz zor geliyor aslında. Sadece okuduklarımı yazarak varlığımı devam ettirmeye çalıştım ama bu haftanın konusu ilgilimi çekti. Çünkü ben şu anda da aktif olarak resmi bir kurumun sosyal medya hesaplarını yönetiyorum. Yani bu benim işim. 

Haftanın konusu: Sosyal ağ, medya sitelerinin bireyler ve toplum üzerinde olumsuz etkisi var mıdır?

Bence toplumdan topluma değişkenlik göstermekle birlikte vardır. Hele bizim gibi herşeyi yarım yamalak olan toplumlarda kesin zararı var. Çünkü bir kesim ne kadar zengin, ne kadar özgürse diğer tarafta bunun tam tersi durumda olan milyonlar var. Ve insan kendinde olmayanın sürekli gözüne sokulması halinde kıskançlık, öfke gibi duygulara kapılabilir. Misal ben orta sınıfın ortasında bir yaşam süren biri olarak bile benim üst tabakamda yaşayan insanların her gün bir yerlerde eğleniyor olmasından, sürekli iyi yemek, kaliteli eğlence, muhteşem mekanlar, şehirler arasında yaşamasından gıcık oluyorum :)) Etkilenmem falan derdim eskiden ama özellikle son yıllarda vasıfsız insanların ultra lüks yaşamlarına tanıklık ettikçe kendimizi parçalayarak bir yaşam sürmeye çalışan bizlerin haksızlığa uğradığı algısına kapılıyorum. Kişisel sosyal medya hesaplarımı bu sebeple pek aktif kullanmamaya çalışıyorum. Ya da takip ettiğim insanların daha kalifiye insanlar olmasını, ilgi duyduğum alanlarda paylaşım yapan hesapları takip etmeye özen gösteriyorum.



Ancak elbette bir taraftan resmi bir kurum hesabı yönettiğim için bu tarafın da aslında ne kadar gerekli ve faydalı olduğunu gözlemliyorum. Özellikle bir bilgiye ulaşma noktasında resmi sitelerin oldukça faydası oluyor. Hızlı ve doğru bilgiye anında ulaşabilmek işim anlamında beni çok mutlu ediyor. 


Aslında insan neyi arıyorsa neyi besliyorsa ona dönüşüyor. İyi şeylere bakalım, doğru bilgiye ulaşalım elbette çok güzel. Ama maalesef her zaman bu mümkün olmuyor. Zaaflarımız, meraklarımız bizi diğer çukura çekiyor. Amann napalım o kadar kusur kadı kızında da olur. Takılalım gitsin :))

27 Şubat 2025 Perşembe

OKUDUKLARIM

 


1941 yılında, genç bir İtalyan subayı olan Antonio Corelli, işgal kuvvetlerinin emriyle Kefalonya’ya sevk edilir. İlk günlerde yerel halk tarafından dışlansa da, barışçıl bir savaş yürütmek isteyen tutkulu ama fanatiklikten uzak kişiliğiyle, zamanla kibar, esprili bir asker ve muhteşem bir müzisyen olduğunu kanıtlar.
 
Bölge doktorunun kızının, bir yeraltı militanı olan nişanlısına yazdığı mektuplar yanıtsız kalınca, bir aşk üçgeninin ortaya çıkması da kaçınılmaz hale gelir. Ancak bu kırılgan aşk, yaklaşan vahşi savaşın ayak sesleri duyulurken ve işgalciyle direnişçinin arasına kalın çizgiler çizilirken var olmayı başarabilecek midir?

Bu kitabın filmi de çekilmiş. Okuduktan sonra izledim. Film de on numara beş yıldız ...


***********************************************************************************************


Auschwitz Tutsağı Dita Kraus’un Gerçek Yaşam Öyküsüne Dayanan, Dünyadaki En Küçük –Ve En Tehlikeli– Kütüphanenin Hikâyesi 
14 yaşındaki Dita, Auschwitz’de Naziler tarafından esir alınan pek çok tutsaktan biridir. Anne babasıyla birlikte Prag’daki Terezin gettosundan alınan Dita, kampta rutin hayatın bir parçası haline gelen dehşet ve korkuya uyum sağlamaktadır. 
Çocuklar ve ailelerin bir arada kalmasına izin verilen 31. blokta mahkûmlar gizli bir okul kurmuştur fakat kitapların kesinlikle yasak olduğu kampta, attıkları her adıma dikkat etmeleri gerekir. Alman asıllı bir Yahudi olan blok sorumlusu Fredy Hirsch, bir gün Dita’ya mahkûmların muhafızlardan gizleyerek içeri soktukları kıymetli sekiz kitaptan bahseder ve ondan bu kitaplarla ilgilenmesini, onları korumasını ister. Daima sayfaların ve içinde barındırdıkları farklı hayatların büyüsüne kapılmış olan Dita bu teklifi hiç düşünmeden kabul eder ve Auschwitz’in kütüphanecisi olur. 
Şiddete, kötülüğe ve en önemlisi korkuya boyun eğmeyen, korkunç savaş ortamında tek silahı kitaplar olan insanların cesaretine, gücüne ve hiç kaybetmedikleri umuda dair bir direniş öyküsü. 

***************************************************************************



ZEHİRLİ BİR İLİŞKİ, RUHUNUZU ESİR ALAN ZİNCİR GİBİDİR.
 
Sevgi dolu görünen ama aslında sizi tüketen bir ilişkinin içinde boğulduğunuz oldu mu? Manipülasyon, suçluluk ve sürekli tatminsizlikle örülmüş bir dünyada kendinizi hapsolmuş mu hissediyorsunuz?
 
Narsistik ilişkiler, dışarıdan kusursuz görünse de, içten içe sizi yok eder. Bu kitap, narsist bir partnerle zehirli bir ilişki içinde sıkışıp kalmış, ayrılmak isteyen ancak nasıl yapacağını bilmeyen, yaralarını hâlâ taşıyan herkes için yazıldı.
 
Uzman Klinik Psikolog Burak Öge, bu kitapla, narsist bir partnerin kurduğu tuzaklardan kurtulma yolunda sizi adım adım yönlendirecek. Kendi değerlerinizi yeniden bulmanız, güçlenmeniz ve toksik bir ilişkinin pençesinden kurtulmanız için rehberiniz olacak. Gerçek hikâyeler, uzman görüşleri ve pratik tavsiyelerle, kendinizi yeniden inşa etmenin yollarını keşfedeceksiniz.
 
Artık zamanı geldi. Hayatınızı geri alın.

***********************************************************************************



Marc Lucas hayatında yaşayabileceği en kötü şeyi yaşar: Kendisinin sebep olduğu bir trafik kazasında karısını ve doğmamış çocuğunu kaybeder. Kazada yaralandığı zaman ensesine batan kıymığı her an hissediyor, ama gerçek yaraları daha derinde.

Hayatı her geçen gün daha katlanılmaz hâle gelirken bir ilanla karşılaşır. Yeni bir deney için bir Psikiyatri Kliniği travma geçirmiş gönüllüler aramaktadır.

Korkunç anıların pençesinde kıvranmadığınız bir hayat düşünün. Marc Lucas, bunun son şansı olduğunu anlar; artık karısını ve bebeğini unutması gerekiyor. Sonsuza dek. Ancak gerçek dehşet geçmişinde değil, geleceğinde yatmakta. Hastanedeki ilk testleri yaptırıp evine döndüğünde dünya artık onu unutmuş gibidir. Anahtarları kapıyı açmaz, kapısının üzerinde yabancı bir isim vardır ve kapı açıldığı zaman korkunç bir kâbusa uyanacaktır.









19 Şubat 2025 Çarşamba

ÇOCUKLARIN İSİMLERİNE KARAR VERMEK :))

Ben anne olalı tam 24 yıl oldu. İlk oğlum bugün 24 yaşında genç bir adam. Sonrasında bu mutluluğu bana yaşatan diğer oğlum ise 20 yaşında. 

Geçenlerde arkadaşlarla sohbet ederken çocukların isimlerinin ve kendi isimlerimizin hikayelerini anlattık birbirimize. Keyifli bir sohbetti ben de neden yazmıyorum ki diye düşündüm. Ben de size çocuklarıma benim koyduğum ikinci isimlerinin hikayesini yazmaya karar verdim.

Ben anne olacağımı öğrendiğimde içimde bir hisle birlikte başlamıştım 9 aylık serüvenime. Biliyordum oğlum olacağını. Çünkü öyle kalpten istemiştim ki Allah'ım bana kara, yaramaz bir erkek evlat ver diye her gece dua ediyordum. Ve dualarım nokta atışı kabul oldu. Gebeliğin son dönemlerine girdiğimizde hala ne isim versek kararsızdık eşim ve ben. Sonra bir isimler sözlüğü almaya karar verdim. Cinsiyeti de öğrendikten sonra didik didik isimleri incelemeye başladım. Eşimin benden tek ricası olmuştu "lütfen seçeceğimiz isim Türkçe olsun" Ben de bunu saygıyla karşıladım. Bir gün kitabı karıştırırken bir isim dikkatimi çekti. BARKIN... Öyle güzel bir tınısı vardı ki ( tabi bence ) Dedim buldum oğlumun adı bu. 

Barkın ne demek derseniz: Türkçe kökenli bir isim olup, güçlü, sağlam, dayanıklı, koruyucu anlamlarına gelmektedir. Ancak bazı kaynaklarda sert esen rüzgar anlamına geliyor. İsmin harf analizi ise şöyle;

Barkın İsminin Harf Analizi

B: Güçlü duygusal ifade kabiliyeti ve yaratıcılığı temsil eder.

A: Yaratıcılık ve bağımsızlığı simgeler.

R: Güçlü bir kişilik ve kararlılık ifade eder.

K: İrade gücü ve başarıyı temsil edebilir.

I: Duygusal zeka ve empati kapasitesi ile ilişkilendirilir.

N: Zeka ve yaratıcılık ile ilişkilendirilen bir harftir.


İkinci oğlum da aslında kız bebek hayal ediyordum. Ki benim kız ismim daha gençliğimden kesindi. Eğer bir kızım olsaydı ismi kesinlikle Aslı Deniz olacaktı. Ancak doktorumuz muayene sırasında dedi ki Deniz kalsın ama Aslı olmaz :)) Deniz benim için büyüleyici bir isim. Hem gerçek anlamında denizi çok severim, ne zaman kendimi kötü hissetsem deniz kenarında bu mucizeyi seyrederek kendime gelirim. Hem de isim olarak anlamını çok severim. Deniz ismi özgürlüğü, bağımsızlığı, derinliği ve değişkenliği sembolize etmektedir. Engin düşünceli, hassas, hayal gücü yüksek anlamlarına da gelmektedir. 


Deniz İsminin Harf Analizi

D: Kararlı ve dengeli olma eğilimi.

E: Enerjik ve heyecanlı yapısının bir göstergesi.

N: Zeka ve anlayış kapasitesini temsil eder.

İ: Duygusal zekayı ve sezgiselliği ifade eder.

Z: Pratik zekâyı ve hızlı düşünme yeteneğini simgeler.

17 Ocak 2025 Cuma

OKUDUKLARIM

 


Murat Menteş'in kendine has tarzı ile yazdığı absürt komedi. Akışı, dili çok güzel. Sadece okurken karakter isimleri benim biraz kafamı karıştırdı.


Kaan Murat Yanık'ı yeni keşfetmiş olmama rağmen bütün kitaplarını alıp, bir solukta okudum. Bence kitapların temel sorunu çok iyi giriş, gelişme gösterip alelacele bir sona bağlanıyor olması. Her seferinde ben olsam böyle bitirmezdim dedim. Ama çok çok zevkle okunduğunu belirtmek isterim.


Bir gecede okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Dünyada insani şeylere karşı verdiği tepkiler, yaşamla ölüm arasında gidip gelen bir insanın debelenmeleri oldukça güzel anlatılmış.


Çok sevdiğim bir ablamın kızı büyüdü ve çocuk kitabı yazarı oldu. Geçenlerde imza gününe katılma fırsatı bulunca ilk kitabını yeğenim Ezgi için aldım ve imzalattım.


Valla itiraf etmeliyim okurken çok sıkıldım. Bazı yerleri üçer beşer sayfa atlayarak geçtim ve sonuç olarak bitiremeden kaldırdım. :(


2 hafta önce Yalova'da tiyatro oyununu seyredince bu kitabı tekrar okumalıyım diyerek satın aldım. Başlamadım henüz ama yıllar önce okuduğum için tekrar yazmamak için bu listeye ekledim. 

Ee görüşmeyeli sizler neler okudunuz? Yorumlarda buluşalım.